İçindeki şey, en ufak bir sallantıda azalacak kadar güçsüz ve sığken ve sen onu derinleştirmek için çabalamaya gönüllü değilken azalıyor bende ki de günden güne..
Sanki ben bir ağacım ve o güçsüz hislerin estikçe yapraklarım kopup savruluyor. Ne yapraklarımı tutuyorum, ne sana estirme artık diyorum.. Öyle, seyrediyorum sonbaharını..
Sanki ben bir nehrin akan suyuyum. Sana çarptım akıntı alıp başını giderken. Ne tatlı bir kayaydın sen öyle ve ne sert.. Yaladım yosun kokulu benzini. Sende kurumak güzeldi..
Ve bir evrenin İstanbul'uyum.. Ağız dolusu huzur kokuyor bu kelime, "İstanbul". Sen onda bir mahalle kadar yerleşiksin. Yarım saatlik mesafe kadar yakınsın her yöne ve yüzyıllar kadar uzak isteklere..
Böyle betimliyorum ya seni, Hemingway gibi, çok kaldın, iz bıraktın diye değil; bilirsin sen. İlham geliyor tutamıyorum kelimelerimi.. Arılarım, acı ve hüzün ile dokuyor ruhumun peteklerini.. Sen beni sevmeyerek dürüstken, ben verdiğin sahte ilhamla aldatıyorum seni.
Yine sevgiyle..